Çocukluktan yetişkinliğe uzanan bir giyim anlatısı. Miuccia Prada imzasını taşıyan Miu Miu Sonbahar-Kış 2024 koleksiyonu, insan yaşamının evrelerinden, insan karakterinin gerek kişisel gerekse evrensel anlamda gelişimini yansıtarak değişen giyim tarzlarından ilham alıyor.
Tek bir giyside bir arada hayat bulan eşzamanlı jestler, yaşamın farklı anlarını ifade ediyor. Tıpkı aynı anda aklımıza gelen, hafızamızda yer etmiş yaşanmışlıklar gibi. Çocukluk çağrışımları; özellikle küçültülmüş proporsiyonlar, kısaltılmış kollar, yuvarlatılmış ayakkabı burunları gibi doğrudan küçük yaşlarda giyilen tipik kıyafetlere özgü detaylarla karşımıza çıkıyor. Yetişkinlik ise bunun aksine resmi ve şık giyimin sembolleriyle kendisini gösteriyor: eldiven-el çantası kombinleri, broşlar, işçilik, kısa siyah elbise. İçten gelen, doğal bir isyan dönemi olan çocukluk, farklı ve karşıt giysi kodlarının özgürce karıştırılması şeklinde koleksiyona yansıyor: Dış giyim ve pijama, uygun ve uygunsuz, doğru ve yanlış bir arada kullanılıyor. Bizi geçmişe götüren ve geleceğe dair öngörüler sunan giysiler, hafıza tazeleyici araçlar olabilir.
Görünümler
Düalite ve hafızayı temsil eden bu parçaların malzeme ve tasarım açısından da bir karşılığı var. Birleştirip kaynaştıran bu yaklaşım, farklı kumaşları ve birbirinden uzak gibi görünen giysi türlerini aynı potada eritiyor: ipek ve kaşmirden kazaklar ve hırkalar, örme detaylı poplin etekler ve lüks bir görünüm için özel işlemden geçirilmiş kürkler. İpek elbiseler, kırışık bir doku kazandırılarak pamuklu, dar jarse stillerle kaynaştırılıyor. Hacimler küçülürken orijinal giysinin yarattığı izlenim, eskilerden kalma bir iz gibi korunuyor.
Koleksiyon, yaşamın karakteristik sembollerini bir giysi anlatısı üzerinden tekrar ele alırken sözcük dağarcığımızı da tekrar gözden geçirme fırsatı sunuyor.
“Kız gibi” ifadesini de bunlardan biri. Cinsiyetçi, hatta aşağılayıcı olabilen, belli bir yaşa takılıp kalan bu ifade; başkaldırının gücünü, özgürlüğü ve bireyi önceleyen bir ruhu ve çok daha zengin bir bütünün bir parçasını temsil eden, evrensel bir deyime dönüşme şansı yakalıyor. Miu Miu’nun doğasından gelen bir bileşen olan bu kavramın yalnızca belli bir özelliğe indirgemek doğru olmayacaktır. Bu kavramı, daha kapsamlı bir tavrın vazgeçilmez bir parçası olarak kabul etmek gerekiyor: hiç durmadan evrilen Miu Miu personasını oluşturan farklı karakterlerin dışa vurduğu bir anlayış olarak. Bu karakterler arasında Kristin Scott Thomas, Dara Allen, Ethel Cain, Guillaume Diop, Luther Ford, Angel Haze, Qin Huilan, Little Simz, Jasmin Savoy Brown ve Miu Miu Kadınların Hikayeleri’nden tanıdığımız Ángela Molina yer alıyor.
Defile Alanı
Çağdaş bakış açısı, farklı kreatif süreçlerin paradoksal ama bağıntılı sonuçlara ulaşmasına imkan tanıyor. Palais d’Iéna, Belçikalı-Amerikalı sanatçı Cécile B. Evans’ın video enstalasyonlarıyla öne çıkıyor. Sanat, insanların etrafında gerçekleşen diyalogları zenginleştirip genişleten bir araç olarak değerlendiriliyor. Koleksiyondan bağımsız şekilde, anıların tamamen şans eseri hafızamızda canlanması kavramı, giysilere de yansıyor. Bu hepimizin paylaştığı bir dil. Yaşadığımız andan beslenen, benzersiz deneyimlerimizi yansıtan evrensel bir mesaj.
Ön Sıra